Paris Photo; Fotoğrafın Beşiğindeki Fuar
Paris-Photo; Fotoğrafın beşiğindeki fuar…
Covid-19 Pandemisi nedeniyle 2020 yılında iptal edilen “Paris Photo” fotoğraf fuarı, geçen kara yılın intikamını alırcasına bu yıl oldukça görkemli geçti. Her yıl Grand Palais’de yapılan bu fuar, binanın yenileme çalışmaları nedeniyle kapandığından “Champ de Mars”da kurulan geçici Grand Palais’da, fuarın omurgasını oluşturan 28 ülkeden 127 galerinin katılımıyla yapıldı.
Bu omurganın yanı sıra, fuarda yer alan iki ana sektörden birincisine “Curiosa” adı altında yıldızı yükselen fotoğrafçılara yer ayrılmıştı. Diğeri de bu fuarın olmazsa olmazı, yayıncılık sektörüne ayrılmıştı. Fuarın başkanı Florence Bourgeois yaptığı açıklamalarda bu sektör için fuarın adeta DNA’sının tanımını yaptı.
Bir fotoğraf kitabı tutkunu olarak, zamanımın büyük bir kısmını fuarda yer alan 9 ülkeden 30 yayıncının kitaplarını inceleyerek geçirdim. Bu arada, Ed Kashi’nin ”Abandoned Moment” adlı son kitabını kendisine imzalattım. Sohbetimiz sırasında, Ed ile birlikte bir tam gün New York sokaklarında dolaşıp fotoğraf çektiğimiz, fotoğraf soluduğumuz o sıcak yaz gününü yad ettik. Yeni isim yapmaya başlamış, yıldız fotoğrafçıların yer aldığı “Curiosa” adı verilen bir bölümde ise “Artist Talk” betimlemesiyle kitabı çıkmış bazı sanatçılarla röportajlar yapılıyor ve kitaplarının tanıtımlarının yapılması isteniyordu. Burada bir Türk sanatçısıyla, Cemre Yeşil ile karşılaşmak, tanışıp konuşmak çok hoş oldu. Akıcı İngilizcesiyle yeni çıkan ve PHotoESPAÑA’da ödül alan “Hayal ve Hakikat” adlı kitabını ve diğer kitabı olan “Double Portrait”i tanıttı.
Fuarın ana omurgasını oluşturan sektördeki ağırlık üçte bir oranında Fransız galerilerine ait olsa da, Amerikan galerileri de Fransızların en az yarısı kadar bir yere sahiptiler. Tabii ki fotoğraf sanatının çok sevildiği, çok önemsendiği; İngiltere, Hollanda, Almanya, Japonya ve diğer ülkeler de çok değişik sayıda galerileriyle katılmışlardı. Fotoğraf sanatı tarihçisi ve İsviçre’deki Le Locle müzesi müdürü Nathalie Herschdorfer, 20 kadın fotoğrafçıyı seçerek “ELLES X Paris-Photo” adlı bir etkinlik yarattı. Bu etkinlikte; Anna Atkins, Sally Mann, Dora Maar gibi isim yapmış önemli fotoğrafçıların yanında, Ester Vonplon ve Mama_Diarra Niang gibi başarılı, genç kadın fotoğrafçıları seçmeyi ihmal etmediğini gözlemledim.
Bütün bunların yanında da, sanatçıların veya galerilerin fuarda sergilediği eserlerin benzeri seçimleri, fotoğraf koleksiyonu yapan önemli kuruluşların da yaptıklarını gördük. Örneğin J.P.Morgan, 1871 yılında New York’ta kurulmuş yatırım bankacılığı yapan bir kurum ama aynı zamanda çok önemli bir fotoğraf koleksiyonuna da sahip olan bir kurum. Bu kurumun küratörleri koleksiyonlarından 20 kadar fotoğraf seçip Paris Photo’daki yolculuğumuzda önemli fotoğraflara konsantre olmamıza yardımcı oldu. Çok zengin ve çeşitli sanatçıların çalışmalarına ulaşabildiğimiz bu fuar, tüm zamanlara adeta bir yolculuk niteliğindeyken Roger Fenton’un görülmemiş fotoğraflarını ve Irving Penn’in işlerini Richard Avedonun çalışmalarını izleme imkanını da sağlıyor bizlere. Bunlarla birlikte, Bernd ve Hilla Becher ikilisi de fotoğraf tarihinin bir başka kesitini fuara taşıyan bir Alman ailesi olarak yer almıştı. Bu sayede Objektif akımını temsil eden Alman fotoğrafçılarının, efsane fotoğrafları da izleyici ile buluşmuş oldu.
Bu yılki fuarda bir başka yenilikle de karşılaştık. Fuara katılamayan galeri ve izleyicileri bir araya getirmeyi amaçlayan bir site kurulmuş. Fuarın bitiminden sonraki günlerde, https://parisphoto.viewingrooms.com/fr/home/ adresinden bu sanal sergiyi gezmek olası ve şiddetle de tavsiye ediyorum.
Solo sergi diye tanımlayabileceğimiz, 10 ayrı sergiden söz etmek isterim. Bunların başında fuara adeta damgasını vuran Tomasz Machcinski’nin Brüt Sanat üzerine uzmanlaşmış “Chriatian Berst Gallery” tarafından sergilendiğinden söz etmek isterim. Tomatz Machcinski, bize fotoğraf meraklılarının bildiği Miroslav Tichy’nin bir başka versiyonu gibi geldi. Machcinski’nin çok ilginç bir öyküsü var. Machcinski, savaştan çok fazla etkilenmiş, savaş sırasında da yetim kalmış bir teknisyen. Tomasz Joan Tompkins adlı bir Hollywood artistinin kendisine imzaladığı fotoğraftan öylesine etkileniyor ki, bu yıldızın kendi annesi olduğunu sanmaya başlıyor ve bu kafa karışıklığı 20 yıl kadar sürüyor. Nihayet bu artistin annesi olmadığını anlamasından sonra, bugüne kadar 22.000 tane kurgusal otoportre çekiyor. Her türlü kılığa girdiği bu portreler, 2019 da yapılan Arles Buluşmaları’ndan sonra şimdi de Paris Photo’da sergilendi ve çok etkilendiğimi söylemek isterim. Cindy Sherman’dan 10 yıl önce; hem manken, hem yönetici, hem kostümcü, hem performans sanatçısı, hem de fotoğrafçı rolü üstlendiği bu portreleri binlerce izleyiciyi galeriye çekmeyi başardı. Bugün 80‘li yaşlarını yaşayan sanatçının, bu fotoğrafları bir kitap yapmak veya sergi açmak amacıyla üretmediğini, tamamen kendisi için yaptığını anlıyoruz. Diğer taraftan Cindy Sherman’ın da kendisinden esinlenmediği de kesin ama benzer düşünce tarzlarına şahit oluyoruz. https://christianberst.com/en/artists/tomasz-machcinski
Sergiye damgasını vuran diğer fotoğrafçılar arasında Herbert List ve Omar Victor Diop isimlerinden de söz etmek gerekir. Karsten Greve Galeri’nin sergilediği, Herbert List’in öldükten sonra unutulmuş ama son yıllarda yeniden keşfedilmiş 40 kadar siyah beyaz fotoğrafı bizi Akdeniz’de yolculuğa çıkarıyor. 1930’lu Bauhaus yıllarının sürrealist ve klasisizm akımlarından etkilenen sanatçının, ışık ve kontrastın etkisindeki fotoğrafları bugün on binlerce dolar değerinde alıcı buluyor. Omar Victor Diop ise 40 yaşlarında Senegalli bir fotoğrafçı, kariyerine yönelmeden önce bir fotoğraf stüdyosuna çalışmaya başlıyor. Daha sonra kendi köklerini merak edip araştırıyor ve bunu fotoğraflarına yansıtmayı başarıyor. Paris Photo’ya da kendisinin çevre sorunlarıyla ilgili işlerini sergilemeyi tercih etmişler. Doğrusu bu yılın fuarına Machcinski çalışmaları kadar, çevre sorunlarıyla uğraşan fotoğrafçılar damgalarını vurmuşlar. Bunların da başında, çevre sorunlarıyla çok fazla mücadele edip sanayicileri kızdırdığı için başı beladan kurtulmayan Michael Epstein geliyor. Bunun yanı sıra, BMW’den rezidans kazanan ödüllü genç fotoğrafçı Almudena Romero, “Act of Producing” adlı çalışmasıyla pigment değişiklerini ve çevre sorunlarını irdelemeye çalışmış ve çok duygusal bir seri oluşturmuş olduğunu da söylemek isterim. Kanadalı Edward Burtynsky’nin, Christie adlı bir fotoğrafının 9 Kasım günü, 20-30 bin Euro aralığında satışa konulmuş olmasının ilginçliğini paylaşırken, bu sanatçının büyük format nefes kesen manzaralarını izlemek benim için büyük mutluluk kaynağı oldu. Bir başka mutluluk da, Amerikalı ressam ve heykeltıraş olan Cy Twombly’nin başka hiç bir yerde sergilenmemiş fotoğraflarını izlemek oldu.
Fuarın diğer bir güzelliği de panelleri idi. Brüt sanat, müzik ve fotoğraf ilişkisi, sinema ve fotoğraf ilişkisi gibi konularda önemli otoriteler konularını derinlemesine irdelediler. Paris-Photo demek sadece bir mekanda fotoğraf fuarı anlamına gelmiyor. Geçtiğimiz yıllarda genç fotoğraf sanatçılarının eserlerinin sergilendiği “Fotofever” bu sene maalesef kurulmadı ama Paris’in çeşitli yerlerinde bir ay boyu sürecek muhteşem fotoğraf etkinlikleri devam ediyor. Bunların başında Luxembourg müzesinde yer alan Vivian Maier’in retrospektif sergisini söylemek gerekir. www.parisphotooff.com Ayrıca “Imagenation”, Paris adlı bir sergiyi sanat severler ile buluşturuyor. Burada sergilenen 84 sanatçıdan biri, Cihan Bektaş isimli, Melbourne’da yaşayan hava fotoğrafçılığı ve video ile uğraşan bir Türk sanatçısı. Paris Photo’da başka bir Türk sanatçısını ve galerisini görememek üzücü doğrusu. Türk fotoğrafçılığının dünya standartlarında güzel bir yerde durduğunu düşünen bir kişi olarak üzüldüğümü söylemeden geçmek istemiyorum. Oysa iki yıl önceki bu fuarda, bir kaç galeri ve birkaç Türk fotoğrafçıyı izleyip mutlu olmuş ve gururlanmıştık. Dilerim önümüzdeki yıl daha geniş bir Türk fotoğraf sanatçısı ile karşılaşabiliriz. Bu dönemde Paris’in fotoğraf soluduğunu söylemeye çalışırken, sanat açısından önemli bir semti olan Saint Germain’in galerileri de Paris Photo döneminde fotoğraf sergilemeyi tercih etmiş durumda. Sonuçta olup olmayacağı son ana kadar belli olmayan bu dünyanın en önemli fotoğraf fuarı da zaman içinde uçup gidiyor. Sıra önümüzdeki yılın, 25.ci Paris-Photo fuarının heyecanını bugünden yaşamaya geldi. Tüm sanatseverlerin özellikle fotoğraf severlerin izlemelerini şiddetle tavsiye ettiğim Paris-Photo, her yılın Kasım ayının 2.ci hafta sonu yapılan şölen niteliğindeki bir fotoğraf etkinliği olduğunu paylaşmak isterim ve önümüzdeki yıl tekrar katılabilme umuduyla diyerek, yazımı bitiriyorum.