Sanatta Efsane bir ilkbahar; Yıl 1874, Empresyonizmin çıkışının 1874 doğum günü, Orsay Müzesi..

 

 

                  

Aşağıda ünlü fotoğrafçı Nadar’ın Sergi için kullanmalarına izin verdiği Opera ile Madeleine arasında 35 Rue des Capucines adresindeki kullanmadığı  studyosu…

Bu yıl sanat akımlarının doğum günleri açısından önemli bir yıl. Bundan 100 yıl önce Andre Breton Sürrealist Manifestoyu yayınlamıştı. Sürreaslizm bu gün hala yaşayan bir akım. Ona da geleceğim ancak sürrealizme gelmeden önce 15 Nisan 1874 de ilk sergilerini açan empresyonistlerin yani izlenimcilerin doğum günlerini kutlayan Orsay Müzesindeki  güzellikleri anlatayım. Orsay ilk sergide yer alan eserleri toplamış ve bize sunuyor. Yanında da 15 Nisan akşamı Nadar’ın terkettiği stüdyosundaki açılış gecesini virtüel bir sergiyle destekliyor. Gözlerinizde AR gözlüklerle bir saat açılış kokteylinde Renois, Degas, Pisarro, Cezanne ve Monet ile tanışıyor eserlerini kendi ağızlarından dinliyor, o geceyi yaşıyorsunuz. Doğum gününe bugün böylesi mitik bir sergiyle güzel bir doğum günü hediyesi yapılıyor. Orsay sanki günümüzün ibadethanesi, sanatsever akın akın geliyor, kuyruklarda bekliyor, sanat eserlerinin önünde ibadetlerini yapıyorlar.

Orsay Müzesi çok önemli geçici sergilere ev sahipliği yapsa da ünyanın en önemli empresyonist eserlerin sahibi müze olarak bilinir. Emresyonist ressamlar her yıl yapılan geleneksel akademik resim fuar tarafından reddeilmekten bıkmış olarak kendi sergilerini yapmaya karar verirler. Manet diğer resmi fuar bünyesinde mücadele etmek yana olduğu için onu aralarına almazlar.   Aralarında empresyonizmin kurucuları ve en öenmli isimleri vardı. 26 Marttan – Temmuz 2024 e kadar açık kalacak bu sergiyi sizinle birlikte gezelim istiyorum. Serginini adı ‘1874 Inventer impressionisme’ yani empresyonizmi icadı ama  ‘1874 empresyonizm doğuşu’ diye çevirmek benim kulağıma daha hoş geldi.

Bu sergi, 2024 sonbaharında Washington’daki National Gallery of Art’ta da sunulacak.  150 yıl önce, 15 Nisan 1874’te, Paris’te ilk empresyonist sergi açıldı demiştim. Monet, Renoir, Degas, Morisot, Pissarro, Sisley ve Cézanne gibi farklı kökenlerden gelen bir sanatçı grubu, bağımsız bir sergi düzenleyerek kurallardan ve belirlenen yollardan sıyrılmaya karar verdi: Empresyonizm doğdu. Bu yıl dönümünü kutlamak için, Musée d’Orsay ,  bu tarihe yeni bir bakış açısı ile yaklaşıyor.

Önce empersyonist sanatçı kime denilir onu açayım. 1874 ile 1886 arasındaki 12 yıl içinde 8 adet empresyonist sergi yapılmıştır. Empresyonist ressam sıfatını alabilmek için asıl koşullardan birincisi bu sergilerden bir veya bir kaçına katılmış olmak gerekir. Ama bu sergilere katılan tüm ressamlar emprseyonist değildir hatta yarısı değildir. Bu sıfata layık olabilmek için özel fırça darbelerinizin, özel konularınızın özel ışığınızın olması gerekmekte o güne kadar yürünene akademik yolları terk etmiş olmanız işlerinizde mükemmeliyet ve bilinen konuların pek olmaması gerekir.

1874 ilkbaharında Paris’te tam olarak ne oldu?   Bu ilk empresyonist sergi   hakkında ne biliyoruz? Musée d’Orsay ve National Gallery’nn  amacı, krizdki bugünkü  dünyada bir sanat hareketinin gizemlerine girmek. 1874’deki empresyonist sergide yer alan eserler, aynı anda resmi Salon’da sergilenen tablolar ve heykellerle karşılaştırılarak sunuluyor. Bence bu bir küratör dehası olarak görülmeli. Bu anlamlı karşılaştırma, o yıl empresyonistler tarafından sergilenen eserlerin görsel şokunu yeniden yaşamamıza ve onu nüanslandırmamıza olanak tanıyor. Yakından bu resimlere bakarak ve onları dönemin bağlamına yeniden yerleştirerek önyargılarımızı yeniden gözden geçirmeye çalışıyoruz. Sergi, 1874 ilkbaharında çağdaş yaratıcılığın zenginliğini ve çelişkilerini vurgularken, doğan empresyonist hareketin radikal modernliğini de yüceltiyor. Sergi, 31 sanatçının  bağımsız bir şekilde sanatlarını sergilemek için bir araya gelmeye nasıl karar verdiklerini anlatıyor. Bugün 31 taneden yalnızca yedisinin evrensel olarak tanındığı belirtmeliyim. Monet, akademik  sistem tarafından çoğu kez reddedilmiş. Oysa Monet, Degas, Morisot, Pissarro ve arkadaşları veya meslektaşları, çalışmalarını 35 Boulevard des Capucines’deki eski Nadar fotoğraf stüdyosunda  sergilemek için 15 Nisan 1874 te bir araya geldiler. Modern yaşamdan veya açık havadan sahneler, hızlıca tamamlanan, canlı dokunuşlarla yapılmış resimler, aynı zamanda daha geleneksel tablolar, gravürler, heykeller ve emayelerle yan yana yer almıştı. Bu 165 eserlik, son derece çeşitli ve sınıflandırılamayan sergide,  bağımsız  bir kariyer yapma ortak arzusu açığa çıkıyor duygusuna kapılıyoruz. Orsay’deki bu sergide, Paris’teki Palais de l’Industrie’deki (Boulevard des Capucines’den yirmi dakikalık yürüme mesafesinde) bulunan Resmi Salon’da aynı anda sergilenen resim ve heykellerin bazıları da görülebiliyor. Bu büyük sergi,  mitolojik, dini veya tarihi tabloların da var olduğu bir sergi. Edouard Manet (1832-1883) Demiryolu, 1873 tablosuyla burada bu asıl sergide. Bu sergi çok ciddi ve acımasız bir jüri tarafından yönetiliyor ve akademik olmayan o günün resim kurallarına uymayan tablolar kabul edilmiyor.  1874  Empresyonizm sergisi, ilk sergide yer alan empresyonizmin başlangıcındaki başyapıtlar da dahil olmak üzere yaklaşık 130 eser içeriyor, aynı yılın Salon’unda sergilenen ve kutlanan Gérôme, Mercié gibi o dönemin sanat sahnesinin starlarının  önemli resim ve heykellerini  de görüyoruz. Sergide, bolca empresyonist peyzajlar ve açık hava sahnelerinin olduğu tablolar var. Bu önemli tabloların başını ise tarihte empresyonist adının, akımının en önemli eseri kabul edilebilecek  ‘İzlenim, Güneş Doğarken’ adlı eser yer alıyor. Küratörler ise  Anne Robbins ve  Musée d’Orsay’den Sylvie Patry.

Empresyonist yani  “İzlenimci” terimi, başlangıçta Louis Leroy adlı bir eleştirmen tarafından küçümseyici, aşağılayıcı bir şekilde kullanılmış, ancak  daha sonra genel kabul görmüştür. Louis Leroy dalga geçiyor ama  ne mutlu ki empresyonistlerin üstlerine yapışan bu isim daha sonra yaşanan olumlu gelişmelerden sonra sihirli bir şekilde baş tacı edilen bir akınmın adı oluyor.

Şimdi  biraz da empresyonist ressamları gözden geçirelim.

Empresyonist akımın yani izlenimciliğin en büyükleri kimlerdir?

Claude Monet, genellikle İzlenimcilik hareketinin öncüsü olarak kabul edilir. “Impression, Soleil Levant” (İzlenim, Güneşin Doğuşu) gibi eserleriyle bu akımın adını koymuştur. Monet, doğal ışığın etkilerini keşfetmiş, günün farklı zamanlarında aynı konuyu defalarca resmederek ışık ve renk değişimlerini yakalamıştır. Bu yaklaşım, o dönemde sanatçıların genellikle atölyede çalıştığı bir dönemde radikal bir yenilikti.

Edgar Degas, bale dansçılarının resimlerinde insan formuna ve hareketine olan ilgisiyle öne çıkar. Kendini bağımsız bir realist olarak tanımlayan Degas, sıradışı perspektiflerin kullanımı ve kentsel ortamda insan yalnızlığını araştırılmasıyla fark yaratır.

Berthe Morisot, erkek egemen bir alanda kadın ressam olarak az bulunan bir bakış açısı getirir. Odaklandığı konular genellikle iç mekanlar ve ev hayatı olup, kendine özgü hassas dokunuşlar ve yumuşaklıkla resimlerini yapmıştır.

Pierre-Auguste Renoir, canlı ve neşeli sosyal yaşam tasvirleriyle ünlüdür. Eserleri  renkli ve bol ışıklı  sahnelerle doludur.

 Renoir’ın La Parisienne adlı tablosu

Camille Pissarro, İzlenimcilik hareketinin diğer bir ana figürüdür. Kırsal ve kentsel manzaralara olan bağlılığı ve ışık değişimlerine özel dikkati, bu harekete önemli bir etki yapmıştır.

Alfred Sisley, belki de en az tanınan ama aynı derecede önemli bir isimdir ve esas olarak manzaralarla katkıda bulunmuştur, doğanın geçici güzelliklerini yakalamaya çalışmıştır.

Paul Cézanne, İzlenimcilik ve Kübizm arasında bir bağlantı olarak görülür ve doğadaki geometrik formları keşfetmiştir, bu da modern sanata doğru giden en önemli adım olmuştur.

Bu sanatçılar, sıkı akademik resim kurallarını reddederek, daha spontan ve kişisel ifadeye izin veren teknikleri tercih ettiler. Hızlı fırça darbeleri, parlak renkler ve açık kompozisyonlar kullandılar. İlgi alanları genellikle günlük sahneler ve doğal manzaralardı, geleneksel tarihi ve mitolojik konulardan uzaklaştılar. Zaten işte bu yüzden Resmi Akademik salondan afaroz edildiler. Toplumların her dönemde yeniliklere kapalı olduğunu zaten tarih boyunca görüyoruz ama avangard sanatçılarında bu tutucu anlayışları nasıl delip geçtiğini de görüyoruz.

İlk sergileri 1874’te, Resmi Salon’un sürekli kendilerini reddetmesine bir tepki olarak düzenlenmiş, başlangıçta ticari bir başarı elde edememiş ve sert eleştirilere maruz kalmıştır. Ancak bu sergi, sanat tarihinde bir dönüm noktası oluşturmuştur.

Zamanla, İzlenimcilik popülerlik kazandı ve çok büyük beğeni topladı. Çeşitli sanatsal ilerlemelere yol açtı ve post-İzlenimcilik ve modernizm gibi sonraki hareketleri etkiledi. Bu sanatçıların eserleri bugün sanat tarihinin en çok sevilen ve en pahalı eserleri arasındadır, sanat anlayışı  üzerinde büyük bir etki bıraktıkları herkes tarafından kabul edilmektedir.

Virtüel sergi ise insanın içi okşayan 1 saatin nasıl geçtiğini anlamadığınız 30-40 metre kare alanda bir saat boyunca bir birinize dokunmadan yürüyerek açılış gecesini, ressamlar ve eserlerini 3 boyutta izlediğiniz bir etkinlik. İkisini birden gezmenizi öneririm. Virtüel sergide kuyruk daha az oradan başlamanızı öneririm.

Virtüel emrpesyonist sergiyi gezerek açılış gecesini yeniden yaşayan sanatseverler…

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir