Bir İnsan – Bir Dünya
BİR doktor…
BİR yazar…
BİR fotoğrafçı…
BİR şarap tadım uzmanı…
BİR mobilArt sanatçısı…
BİR güzel insan…
Prof. Dr Mehmet Ömür
+_________________________
Röportaj; Miryam Şulam
Bu dünyaya böylesi güzel insanlar lazım. Yine çok renkli, gözleriyle ışık saçan, mesleğiyle şifa dağıtan, mütevâzi ve beyefendi bir kişilikle tanıştım. Prof. Dr. Mehmet Ö M Ü R İstanbul doğumlu. O bir Kulak-Burun-Boğaz hastalıkları uzmanı. Hobi olarak 20 yıl fotoğrafçılıkla uğraşmış, derken şarap kültürüne soyunmuş. 3 tıp kitabı ve mizah yönüyle dikkat çeken ‘Horlama Kitabı’ var. ‘OyuncAŞKçı’ adlı şiir kitabında ise, aşkı dizelerine ustalıkla aktarmış Ömür.
2016 yılından itibaren Paris’te yaşıyor. Bu sene basılan değişik tasarımı Oğuz Şenoğuz’a ait, illustrasyonları Damla Esen çalışması olan, ‘Bordeaux Şarap Güncesi’ adlı kitabı büyük ilgi görüyor.
2010 yılında, Amerika’da başlayan ve hızla yayılan Mobil Art (Telefonla Digital Sanat) son yıllarda Mehmet Ömür’ün yeni ilgi alanı. Paris’te ve İstanbul’da verdiği seminerler sayesinde bir çok mobil art grubu oluşturan Mehmet Ömür’ün önderliğinde, Mobil Sanat Sergisi (TUMOBART), Türkiye’de ilk kez, Ekim 2017’de, Tomtom Suites otelinde gerçekleşti. Kendisiyle, sergiyi ziyaretim esnasında tanıştık.
Doktorluk mesleğini sürdürdüğü Fulya Acıbadem’in cafe’sinde, onu ve yaptığı güzel işleri, sizlerle buluşturmak adına sohbet ettik.
Şükrü Mehmet Ömür, Saint Joseph lisesi orta kısmının ardından, Ankara Fen Lisesinden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Kulak-Burun-Boğaz hastalıkları okudu. Uzmanlığı için, Paris 6 – Pierre et Marie Curie Üniversitesinde Kulak Burun Boğaz, Baş Boyun kanserleri üzerine ihtisas yaptı. 1987 yaşında doçentliğini, 1994 yılında Profesörlük ünvanını kazandı. Çeşitli hastanelerde klinik şefliği yaptı.100 den fazla bilimsel makale yayımladı. 2010 yılından itibaren hobilerine zaman ayırmaya başladı. Pariste CE3P görüntü okulunda fotoğrafçı diploması aldı.
‘’Yaşamak ne güzel şey.. Anlayarak, bir usta, kitap gibi.. Bir sevda şarkısı gibi.. Bir çocuk gibi şaşarak yaşamak.’’demiş Nazım Hikmet. Yaşamın insana sunduğu nimetleri en güzel şekilde değerlendiren insanlardan biri de sizsiniz Mehmet Ömür. Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Yaşamın bize verilmiş bir hediye olduğunun bilincinde olarak, dürüst, çalışkan, üretici, güzel sanatlar, geziler, gastronomi gibi yaşamı güzelleştiren etkinliklerin içinde olmayı tercih eden bir hayat sürmeye çalışıyorum. Sağlıklı kalmaya özen gösteriyorum.
Öncelikli misyonunuz mesleğinizden ötürü, insanları iyileştirmek diyebiliriz. Neden Kulak-Burun-Boğaz uzmanı olmayı seçtiniz?
Ankara Tıp Fakültesinin son yıllarını okurken, çok sevdiğim KBB uzman Prof. Dr. Muharrem Gerçeker abimi sürekli ziyaret ederdim. Bu gidiş gelişler bana bu tıp dalının çok ilginç olduğunu düşündürdü. Özellikle tat, koku, işitme duyularının merkezine oturmuş bu dal, cerrahi ve bunun dışında da birçok olanak sunuyordu. Karar vermem zor olmadı. Hiçbir gün de bu dalı seçtiğim için pişman olmadım. Mesleğimle ilgili çok yoğun çalıştım ve ona verdiğim emeğin karşılığını da aldım. Bunun için Tanrıya şükrediyorum.
2010 yılında doktorluk mesleğinize bir yıl ‘mola’ verdiniz.. Neydi bunun sebebi?
Her zaman, yaşamın sadece mesleki kariyer olmadığının bilincinde yaşadım. Ancak mesleğimin ilk 30 yılı bana hobilerimle ilgili çalışma olanağı tanımadı. Bu fırsatı 2010 yılında yakaladım. Gençliğimde de severek uğraştığım fotoğrafçılık ile ilgili olarak fotoğrafın doğduğu ülkeye bu konuda kendimi geliştirmeye gittim. 1 yıl Paris’te kaldım. CE3P görüntü okulunda her gün sabahtan akşama kadar bir şeyler öğrenmek, karanlık odada banyo ve baskı yapmak hayatımın en güzel günleri arasındadır. Öğrenmenin yaşı olmadığına ve insanı zenginleştirip mutlu ettiğine inanıyorum.
Fotoğrafçılık diplomanızı aldıktan sonra, bugüne kadar, Paris, İstanbul ve Bozcaada’da birçok fotoğraf serginiz oldu. Fotoğraflarınızı çekerken veya veya sergilemeden önce özel bir teknik kullandınız mı?
Fotoğrafın pür şeklini de seviyorum. Bununla birlikte, fotoğraftan yola çıkarak gözümüzün görmediği şeyleri ortaya çıkartmanın da peşindeyim. Fotoğraf makinesi, gözümüz kadar gelişmiş bir cihaz olmamasına rağmen, sanat için bir araç olabiliyor. Bu bilinçle yıllardır arayış içindeyim. iPhone çıkalı beri de, telefonumla fotoğraf çekiyor, yaratıyor ve paylaştıkça da yolumun açıldığını görüyorum. Önümüzdeki yıl bir iPhone fotoğrafçılığı kitabım çıkacak. Ardından da iPhone sanatı kitabı.
Bir de organizasyonunu üstlendiğiniz fotoğraf gezileriniz var… Bugüne dek, nerelere gittiniz? En son gezinizden küçük bir anı alabilir miyiz?
Fotoğraf beni başlangıçta İzlanda, Patagonya, Norveç gibi soğuk ülkelere taşıdı sonra da Avrupa’nın hemen hemen tüm ülkelerini gezdirdi. Fotoğraf sürprizlere açık bir alan; sabırlı olmayı, öngörmeyi, hazırlık yapmayı, iyi gözlemci olmayı gerektiren bir uğraş. Hiç beklemediğiniz bir anda size en güzel fotoğrafınızı verebilir. Bazen de eli boş dönersiniz. İzlanda’ya ikinci gidişimde çok fotojenik bir noktada gece fotoğrafı çekecektim. Işığın uygun konuma gelmesini bekliyordum. Yorgunluktan uyuyakalmışım. Uyandığımda bütün beklediğim, kafamda kurduğum güzelliklerin geçip gitmiş olduğunu fark ettim. Tüm ekipmanı toplayıp döndüm.
Şaraba olan tutkunuz nasıl başladı ve şarap size ne anlam ifade ediyor?
Şarapla, gençliğimde fransız turistlerine rehberlik yaparken tanıştım. Her yemekte bir iki kadeh şarap içiyorlardı. Daha sonra French Paradox denilen kavramı öğrendiğimde ne kadar doğru yaptıklarını anladım. Fransızların Amerikalılar kadar yağ tüketmelerine rağmen daha az kalp hastalıklarına yakalanmasına, düzenli bir şekilde içtikleri şarap neden olmaktadır. Buna French paradoks veya Fransız çelişkisi denilir. Şarabın taneleri içindeki resveratrol denilen antioksidan maddenin bu işte rolü olduğu, daha sonra bilimsel olarak gösterildi.
‘’Üzümün şarap olup şişeye dolmasına kadar geçen yolculuk güzel bir serüvendir. Bu heyecan Bordeaux’da bire bir yaşanır.’’
‘Bordeaux Şarap Güncesi’ adlı kitabı okurken, şarap üretimine dair kapsamlı bilgiler edindim. Küspe, önolog ve dikey tadım gibi yeni terimler de öğrendim. Hem akıcı, hem de çok faydalı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Her eve lazım kitaplardan…
Haklısınız. Bordeaux şarap günlüğü güzel bir kitap oldu. Şaraba dair bilgileri komprime halde verirken, zarif illüstrasyonlar da görsel belleğimizi harekete geçirerek daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bordeaux dünyanın şarap başkenti olarak kabul edilebilir.
Şarapla ilgili son olarak sormak istediğim, Türkiye’deki şarap üretimi hakkında ne düşünüyorsunuz ve yemeğin yanına şarap seçerken nelere dikkat etmemizi önerirsiniz?
Her türlü engele karşın, Türkiye’de şarap üretimi kalite ve kantite olarak iyiye gidiyor. Yeni butik üreticileri bu işe gönülleriyle ve kısıtlı imkânlarla katılıp çok değerli ürünler çıkartırken, büyük üreticiler de zaman zaman içine düştükleri rehâvetten kurtulup çok daha parlak işlere imza atıyorlar. Ancak sektörün önünde çok ciddi baskılayıcı tedbirlerin farkına varmamak olası değil.
‘’Şarapta en önemli faktör insan faktörü ve tecrübedir. İyi bir üzümden kötü bir şarap yapmak mümkün. Oysa kötü üzümden hiçbir zaman iyi bir şarap üretemezsiniz.’’
MobilArt, pek çok kişi için ilk kez duydukları bir sanat türü olabilir. O yüzden, Telefonla Sanat’ın nasıl bir sanat olduğunu bize açıklar mısınız?
Bunu ikiye ayırabiliriz. Akıllı telefonlar ve üzerlerindeki kameralar sürekli bize eşlik ediyorlar. Bu kameralar ve telefonlarla güzel fotoğraflar çekip düzenleyip paylaşıyoruz. Fotoğraf çekme bu işin bir boyutu; diğer boyutu ise ortada hiçbir şey yokken aplikasyonlar ve elinizdeki değişik fotoğrafları kullanarak yepyeni, daha önce görülmemiş sanat eserleri, kolajlar yaratabiliyorsunuz. Atölyeniz avcunuzun içinde. Ressam gibi resmi yarım bırakıp işinizi görüp atölyenize geri gelmek zorunda değilsiniz. İşinize yolda, otobüs durağında beklerken veya metroda giderken devam edip bitince instagram, facebook veya web sayfanıza yükleyerek sürekli serginizi geliştirme şansına sahipsiniz. Bu çok güzel bir olanak değil mi?
Dünyada MobilArt diğer sanat dalları gibi kabul görmüş müdür? Her Mobil Art ile uğraşan sizce sanatçı mıdır?
Mobil Art dünyada, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, sanal dünyada, sosyal medyada sürekli üretim halinde. Sergiler yapılıyor. Mobile Artisry (Mobil Sanat) kitapları çıkıyor. Sadece mobil aygıtlarda (iPhone, iPad) üretilmiş eserleri sergileyen galeriler var. Paris’teki smART GALLERY (Mobile Camera Club) buna güzel bir örnek. Sanat olarak kabul edilen mobil sanat, şimdilik, sosyal medyada öncü topluluklar aracılığı ile ilerliyor.
Yakın gelecekte, çok yaygınlaşacağını öngörmek hayalperestlik olmaz. Türkiye’de “iPhone fotoğraf ve sanatı”, “Appsturc” “Serbestmobil” ve “MAA Mobil Art atelier’ i bu topluluklara örnek olarak verebiliriz. Şu anda Apple Store’da mevcut 2 milyon aplikasyondan bazılarını kullanarak siz de güzel sanat eserleri üretebilirisiniz.
Türk Mobil Sanatçıları (TUMOBART) şimdilik kaç kişiden ibaret? Düzenli bir şekilde buluşup çalışmalar yapıyor musunuz? Özel kuralları var mı?
Türk Mobil Sanatçıları (Tumobart) yukarıda saydığım topluluklarda eser üretip paylaşan kişilerden oluşuyor. Bu topluluklar 200-300 arası kişiden oluşuyor. Bunların 50 kadarı aktif olarak çalışmalara katılıyor ve üretiyorlar. Paylaşılan eserlere yorumlar beğeniler ve öneriler geliyor. Bu şeklide arkadaşlarımız ilerliyor. Önümüzdeki yıl bir Sempozyum yapacağız; öncü sanatçı arkadaşlarımız eserlerini nasıl ürettiklerini gösterecekler. İstanbul ve Paris’te de, ayda bir, iPhone fotoğrafçılığı ve sanatı için workshop ve eğitimler düzenliyoruz. iPhone ile sokak fotoğrafçılığı eğitimlerini, çeşitli şehirlerde yapıyoruz. Paris, İstanbul, Zürih, Roma gibi… Birlikte yemek yiyip tanışıp kaynaşmamız da bu etkinliklerin güzel avantajlarından. Boston’dan, San Francisco’dan, Hırvatistan’dan toplantılarımıza katılan arkadaşlarımız bile var.
MobilArt eserlerinizin çoğunda karga görülüyor. Karganın size göre sembolik bir anlamı mı var?
Kargamın orijinal adı “Watching Raven”. “Bakan Karga” anlamı yerine, ben ona “Gözleyen Karga” diyorum. Onun, yaptığım işleri gözleme görevi var. Çok akıllı. ☺
Bugüne dek fotoğraf yarışmalarında pek çok ödül aldığınızı biliyoruz. Bunlardan sizin için en anlamlı olan birkaç ödülü bizimle paylaşır mısınız?
ABD de Indianapolis te gönüllü bir kuruluş olan JCC den 2 yıl üst üste ödül kazandım; geçen yıl bir birincilik ve bir ikincilik kazandım. Bu yıl, Floransa’da NEM gurubunun sergilenme ödülünü kazandım. Bir ay boyunca, Santo Stefano al Ponte’de sergilendi. Yine bu yıl, bir eserim Brezilya, Sao Paolo kentinde 45 gün boyunca sergilendi. MIS adlı görüntü müzesi Brezilya’nın en önemli görsel eser müzesi. Bu yıl 4.sü yapılan mObgraphia Cultura Visual festivalinde yer almak beni çok mutlu etti. Mobil sanat, sanat olmazsa, bu yollar tıkalı olur sanıyorum.
Söyleşilerinizden birinde ‘Şarapla ve fotoğrafla uğraşmak insanlara belirli bir olgunluk kazandırır. Hatta feylosof yapar dersek abartmış olmayız’ demişsiniz. Hobileriniz, yaşama bakış açınızda büyük bir dönüşüme sebep olmuş mudur sizce?
Sadece fotoğraf veya gastronomi, şarap kültürü ile uğraşmak değil, tüm güzel sanatlarla, edebiyat, şiir, müzik, heykel, performans sanatlarıyla uğraşmak da, bence, severek yapıldığı sürece insan yaşamını değiştirir ve olumlu yönde geliştirir.
Son olarak, 8 Kasım’da, Paris’te, heykeltraş eşiniz Emel Ömür ile ortak açtığınız ‘Magiphone ve heykel sergisi’nin detaylarını sizden alabilir miyiz?
Her yıl Kasım ayının iki hafta sonu, Paris’te, Paris-Photo fotoğraf galerileri fuarı açılır. Dünyanın en önemli fotoğraf galerileri, fotoğrafçıları ve fotoğraf kitabı yayınevleri Paris’te toplanırlar. Ben de, 10 yıl kadar süredir bu dönemde, Rue de Seine galeriler sokağındaki “La Petite Galerie” de sergi açarım. Bu yıl, eşimle ortak bir sergi açtık. Kendisi heykeltraş, seramik ve Papier Mache sanatçısı.
Sohbetimizin sonunda, ben kendisine bize aktardıkları için teşekkür ederken, o da bana röportaj için teşekkür etme nezâketinde bulundu. Fransız ekolü insanların kibarlıkları, bence onların en güzel erdemlerinden bir tanesi. Memnun olduk Mehmet Ömür bey.