Dünyayı düz yazan ressam; Jean Helion…

 

Şa aralar Paris’e ilk baharın gelişiyle birlikte yeni sergiler de gelmeye başladı. Adını çok iyi bildiğimiz sanatçıların yanında daha az duyduğumuz hatta hiç duymadığımız sanatçıların sergileri açılmaya başladı. Bunlardan bir tanesi de Jean Helion. Bilenler biliyorlardır. Ben bilmiyordum. Mea Culpa. Artık bildiğim için daha mutlu yaşayabilirim. Jean Helion’un serisi Paris Modern sanat Müzesinde 22 Marttan !8 ağustos 2024 e kadar devam edecek. İlginç bir sanatçı. Sağlam alt yapısı var. Nereden biliyorsun derseniz Müze girişindeki dokumenter filminden öğrendim. Hem dünya görüşü hem sanat görüşü oturmuş. Nede olsa savaşa katılmış, esir düşmüş kaçmayı başarmış. Kaç kişinin başına gelir ki?

Neyse biz biraz kendisini tanıyalım. Aşağıya hatta en aşağıya da sergiden bir kaç fotoğraf ekleyelim;

.

Jean Hélion, 20. yüzyılın ihiş çıkışlarını yansıtan ve etkileyen eserleriyle modern sanat tarihinde  özgün ve gizemli bir ressam olarak kendine yer açmıştır. 1904 yılında Normandiya’da doğan Hélion, başlangıçta Paris’te mimarlık eğitimi almış, ardından hızla sanat dünyasına girmiştir.  Geometrik soyutlama hareketine damgasını vurmuştur. Kariyeri boyunca  döneminin değişimlerini yansıtmış ve sürekli bir  evrimle ilerlemiştir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa’ya döndüğünde, Figüratif  sanatın takipçileri tarafından takdir edilmiştir. Gilles Aillaud veya Eduardo Arroyo gibi sanatçılar tarafından dekleklenmiştir.  Ancak eserleri genel olarak halk tarafından nispeten az bilinir, bu da onun kalibresindeki bir sanatçı için çok büyük bir paradokstur.

Dünya Savaşları, sanatını ve vizyonunu derinden etkilemiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Hélion sanat kariyerine ara verip Fransız ordusuna katılmıştır. Esaretini ve  kaçışını “They Shall Not Have Me” adlı eserinde anlatmış, bu da onun sanatında daha kişisel ve duygusal  yönüün ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Savaştan sonra, Paris sanat yaşamına yeniden girmesi  zor olmuştur.  Hélion çeşitli stiller ve konuları ele alarak bazı yenilikler yapmıştır. Sonraki çalışmaları, “Nu renversé” (1946) ve “Le Grand Brabant” (1957) gibi eserleri, gerçekçilik ve soyutlama arasında gidip gelen, sürekli arayış içinde olan bir sanatçıyı göstermektedir. Paris, sokakları ve günlük yaşamıyla, Hélion’a dünyayı gerçekçi görmeye göstermeye çalışmış ve şu sırada izlediğimiz “Dünyanın düz yazısı”  adlı retrospektif sergisi ortaya çıkmıştır.

Marcel Duchamp, Piet Mondrian ve Calder gibi diğer çağdaş sanatçılarla işbirlikleri, onun stilinin gelişiminde büyük bir rol oynamıştır. Bu etkileşimler, Hélion’un Art Concret grubu ve Abstraction-Création kolektifi gibi modern sanatın gelişmelerin katkı veren grupların içinde yer almıştır. 1929’da başlayıp 1984’e kadar süren Carnets (Not defterleri), onun sanat pratikleri üzerine keskin bir bakış açısını gösterir. Zamanının yazarları ve entelektüelleriyle çok sıkı bağlar kurmuştur.

“Jean Hélion, La prose du monde” sergisi, onun eserlerinin kronolojik bir sergilenmesidir.  103 tablo ve 50 çizim dahil olmak üzere 150’den fazla parça izlenmektedir. Büyük kurumlardan ve özel koleksiyonlardan gelen bu eserler, onun sanatının genişliği ve derinliği hakkında önemli bir bakış açısı sunmaktadır.

Sonuç olarak, Hélion’un eseri, insan düşünce ve deneyiminin karmaşıklığını yakalama arayışını yansıtmaktadır. Jean Helion  figürasyon ve soyutlama arasında gidip gelen bir yapı göstermektedir. Tabloları, tekrar eden temalar ve sembolizmalarla doludur.  Resimlerinde bir taraftan hiciv ve diğer taraftan ciddiyet görülmektedir. Helion, rüya ve gerçeklik arasında gidip gelmektedir. Görme yetisini yavaş yavaş kaybetse de, son yıllarında bile  hayatı boyunca onu etkileyen motifleri bir araya getirmeye devam etmiştir.

Şöyle bir özet düşelim buraya;

Jean Hélion’un (1904-1987) bu sergisi Paris’teki Musée d’Art moderne’de 22 Mart – 18 Ağustos 2024 tarihleri arasında düzenlenen retrospektif sergisi. Sergi, 1930’ların önde gelen soyut sanatçısı ve savaş sonrası figürasyonun önemli bir ismi olan Hélion’un sanatını bu büyük retrospektif sergi ile Parislilerle paylaşıyor.

Sergi Hélion’un soyuttan figüratif tarza geçişini ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Başlangıçta neoplastisizmden ve Mondrian gibi sanatçılardan etkilenen Hélion, daha sonra geometrik ve biyomorfik şekilleri birleştiren daha esnek formlar keşfetmiş.

Hélion’un çalışmaları 1939 yılına doğru giderek daha figüratif bir hal almış, soyut şekiller kullanarak tanınabilir insan formları oluşturmuş. Bu süreç, sanatındaki soyutlama ve figürasyon arasındaki etkileşimi vurgulamaktadır.

Yine bu sergiden anladığımız  Hélion’un çok disiplinli yaklaşımını vurgulayarak ve edebiyat ve şiirle olan bağlantılarını öne çıkarıyor. Francis Ponge ve Raymond Queneau gibi yazarlarla etkileşimleri, sanatsal ifadesini zenginleştirmiş.

Hélion’un eserleri temelinde çeşitli eğitim yolları ve aktiviteler sunuyor. Kompozisyonda denge, sanatta günlük nesnelerin rolü ve kentsel yaşam sahneleri ile tiyatrosallık arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor.

Sergi Hélion’un çağdaş sanata olan etkisi ve modern sanat tarihindeki özel konumu üzerine tartışmaya yol açıyor ve onun sanata olan katkısını anlamamız için zengin bir kaynak oluşturuyor.