Pompidou Müzesi Şaheserini arıyor veya Pompidou Çağdaş Sanat Merkezi: Amblem Sorunu

Pompidou Müzesi Şaheserini arıyor veya Pompidou Çağdaş Sanat Merkezi: Amblem Sorunu

18 Şubat ta Liberation gazetesinde ilginç bir makale yayınlandı. Bu makaleden yola çıkarak müzelerin kimlik sorunlarına değinmek istedik. Paris gerçek anlamda bir sanat ve müzeler şehridir. Pariste sayıları her yıl değişen aşağı yukarı 1000 kadar galeri yanında 200 kadar müze vardır. Paris büyük bir sanat mirasının üzerinde oturur. Her na kadar bugün bu konudaki başrol oyunculuğunu New York’a kaptırmış olsa da yine de sanat konusunda çok zengindir. Örneğin Louvre Müzesi dünyanın en büyük sanat müzesidir. Fransa’nın başkenti Paris’te, Louvre Sarayı’na kurulmuştur. Müzenin tarih öncesi çağlardan, 21. yüzyıla kadar uzanan, oldukça geniş bir koleksiyon yelpazesi vardır. 2017 yılında, 8 milyon ziyaretçi sayısıyla dünyanın en çok ziyaret edilen sanat müzesi seçilmiştir. 1503-1519 yılları arasında yapıldığı tahmin edilien Leonardo da Vinci’nin meşhur eseri Mona Lisa bu müzede sergilenmektedir. Milyonlarca ziyaretcinin müzeden içeri girmelerindeki en önemli amaçları bu resmin orjinalinin karşısında birkaç dakika geçirmektir. Bu eser Louvre’un amblemi, ikonu ve sembolü olmuştur. Bir çok müzenin böylesine çok önemli ikon eserleri vardır ve bunlar ziyaretcileri kendilerine çeker. New York daki MoMa Modern sanat müzesi ise Van Gogh un Yıldızlı Gece adlı tablosu ve Picasso’nun Les Demoiselles d’Avignon (Avignon’un Genç Kızları) adlı tablosu ile öne çıkmaktadır. İstanbul Modernin en önemli eseri hangisidir derseniz cevabı zordur. Orsay denilince akla Dünyanın kökeni veya Olympia gelir. Buna karşın bazı dünya çapında önemli müzelerinin hem de bünyelerinde 10 binlerce çok önemli eseri barındıran müzelerinin ziyaretcileri kendilerine çekecek ikon bir eseri yoktur. Parisin önemli Pompidou çağdaş sanat merkezi şu anda bu dertten muzdariptir. 100 bin esere sahip arşivinden bir tanesini bulup öne plana çıkarmamış olmanın derdini çekmektedir ve Liberation gazetesinin sanat eleştirmeni yazarı Elisabeth Franck-Dumas bu konuya parmak basmaktadır.

Halk arasında ve özellikle yabancı turistler arasındaki imajını geliştirmek için, Paris Pompidou sanat merkezi kendisine bir ikon eser arıyor. Yılda 3,5 milyon ziyaretçi alan avrupanın en büyük modern sanat eser kolleksiyonuna sahip bu müze denilince kimsenin aklına özel bir eser gelmiyor. Oysa turistler tam ücret biletle girip özel bir şey görmeden gidiyorlar. Bu nedenle Louvre’a giren turistlerinoranı % 75 iken Pompidou da bu oran % 40 ta kalıyor. Pompidou’nun halkla ilişkiler müdürü Catherine Guillou da bundan yakınıyor; ”Elimizde bir hazine olmasına rağmen yabancıları çekmekte güçlük çekiyoruz” diyor. Turistlerin müzeyi dışarıdan görüp bir selfi çekip gitmelerinden yakınıyor. Pompidou müzesi sadece müze değil yılda 6-8 çok önemli serginin yapıldığı bir kültür merkezi aynı zamanda. Yılda 6-7 defa çok büyük masraflarla organize edilen büyün sergileri görmeye gelen müzenin üyeleri var. Ancak üyeler çok küçük ücretler ödeyerek müzeye giriyorlar. Artık kalıcı sergiye turistleri çekmenin yolu aranıyor. Yoksa turistler için Pompidou çağdaş sanat müzesi değil boru ve asansörlerden ibaret olarak akıllarda kalacak. Oysa turistler Louvre’a gidip kalıcı sergiyi geziyorlar. Diğer taraftan devlet ve mesenlerin desteğinin giderek azalması nedeniyle müzenin istikbali gişeden tam ücret içeri giren turist sayısına bağlanıyor. Demokles’in kılıcı Pompidou’nun üzerinde asılı duruyor. Pompidou müzesinin müdürü Serge Lasvignes Madrid’deki Kraliçe Sofia müzesini örnek gösteriyor. “Ellerindeki bir tek Guarnica sayesinde çok büyük ziyaretçi kitleleri olmamasına rağmen birçok sergi yapma olanağını yakalıyabiliyorlar” diyor. 2 yıl kadar önce Paris 8 üniversitesinde müzelerin kimlik sorunları üzerine araştırma yapan Gwenaelle de Kerret Pompidou merkezinin müzenin kimliği olabilecek bir ikon eserinin olmadığını saptadı ve müzeye bunu yaratmalarını önerdi.

İkon eserden ve ikon kelimesinden ne anlamalıyız?

İkon yunanca eiko kelimesinde türemiştir ve “birşeye benzemeyi” ifade eder. Günümüzde ise reklam ve marketing kokan bir kelimedir. Louvre’daki Mona Lisa’nın 1911 yılında müzeden çalınmış olması o eseri star eser haline getirmiştir. Ziyaretçiler çalınacak kadar önemli eseri görmek için saatlerce kuyrukta beklemeye razıdır. Bir daha çalınırsa göremeyeceklerinden endişe edenler bile olabilir aralarında. Pompidou’nun bu kadar geniş bir kolleksiyonu olmasına rağmen neden ikon bir eseri yoktur? Bu sorunun cevabını bulmak için müzenin yöneticileri aylardır kafa patlatıyorlar. Nedenlerin bir tanesi müzenin kolleksiyonu sürekli dünyayı geziyor, ödünç veriliyor olması. Oysa Milos Venüs’ü Louvre’da asırlardır merdivenin başındaki sabit yerinde ziyaretçilerini karşılıyor. İkon eser uzun

yıllar içinde oluşuyor oysa Pompidou çok daha yeni bir müze. MoMa’dan sonra konusunda en zengin dünyanın ilkinci müzesi, 100 bin eserinin arasından bir veya birkaç tanesini öne çıkarabilir. Zenginlik de bazen başa bela. Örnek Belçika Güzel Sanatlar Müzeleri’nde, Magritte’in “Işıklar İmparatorluğu”, kesinlikle koleksiyonunun çok daha az zengin olması nedeniyle önemli bir statü kazanmıştır. ” MoMa nın eser toplama politikası tamamen ünlü eserler üzerine yoğunlaşmıştır. Oysa Pompidou gibi bazı müzeler sanatçı ve eserleri derinlemesine anlamayı sağlayacak eserler üzerine giderler. Hatta Pompidou’nun genel modern sanata bakış felsefesi tek bir eseri kült obje olarak öne çıkarmaya da karşı bir felsefedir. Akımı bir bütün olarak gözler önüne sermeyi tercih eder. Tek bir esere odaklaşan ziyaretçiler o eseri görüp giderler ve müzenin geride kalan eserleri ezilir, silinip yok olurlar. Aslında Louvre’un yöneticileri de kitlelerin Mona Lisa’nın önünde yığılıp sonra çekip gitmelerinden pek memnun olmasalar gerek diye düşünmeden edemiyor insan. Pompidou’nun müze müdür yardımcısı Didier Ottinger dikkatimizi bir sanat eseri için yapılacak aşırı spekülasyonunun fetişizme yol açacağını savunuyor. Müze müdürü müzelerin kültür merkezi olduğunu ve bir süpermarket anlayışıyla çalışmaması gerektiğini vurguluyor. Ama yine de yabancı ziyaretçileri çekmek için ikon eser bulmalı diye kafa patlatıyorlar. Çünkü müzenin yaşaması için buna ihtiyacı var. Ardından sıra bu eserin nasıl seçilmesi gerektiği konusundaki kriterlere geliyor. Eserin sanat tarihinde önemli bir yeri olmasının yanında sanatçının sanat hayatında da özel bir yere yerleşmiş olması gerekliliği öne çıkıyor. Başka bazı sıkıntılar da var. Örneğin Matisse’in “Kıralın Hüznü” adlı eseri tablonun aşırı narin olması nedeniyle sürekli sergi alanında kalamıyor.

Matisse’in “Kıralın Hüznü”

Klein’ın “Mavi” tablosu bu amaça hizmet edebilir ancak söz anahtarlık, poster gibi konularda kullanımına gelince çok zayıf kalıyor.

Klein’ın “Mavi”

Bu konuda araştırmalara da devam ediyorlar. Galerileri dolaşıp ziyaretçilerin daha çok hangi eserlerin önünde zaman harcadıklarını araştırıyorlar. İlüstrasyonlarda en çok hangi eserler kullanılıyor ve müzenin butiğinde en çok satan ürünler hangileri örneğin kartpostallardan en fazla hangileri satılmış bunları inceliyorlar. Tesbit ettikleri bir nokta ziyaretçilerin Pompidou müzesinin dış görünümündeki primer renklerden yapılmış boru renklerine sahip objelere doğru yöneldikleri olmuş. En son gelinen nokta müzenin 100 bin eserinden zar zor 17 tanesini seçip internet üzerinden anket yapmak olacak gibi duruyor. Ben de sizlerle bu sayıda bu 17 eseri paylaşarak müze ve müzecilik konusunda Elisabeth Franck- Dumas nın makalesi üzerinden biraz da sohbet etmek istedim. Aşağıda seçilmiş bu 17 eser sıralanıyor. Aralarında tek kadın sanatçı var. Picasso’nun bir eserinin olmamasının nedeni ise 2 adım ötede Picasso müzesinin varlığı ve Pompidou’nun o müze ile rekabet etmek istememesi. Şu andaki görüşler iki esere doğru yöneliyor. Birincisi Miro’nun “Üç Mavi” si, ikincisi ise Xavier Veilhan’ın “Rinoseros” adlı eseri. Bu konunun muallakta kalması biraz da müzenin çok yönlü olmasıyla ilgili. Mimari bölümü, tasarım bölümü, fotoğraf ve sinema bölümleri olan, ayrıca canlı gösterilerin olduğu bir müzede bir şey öne çıkartmanın zorluğu da ortada gibi duruyor.

İşte müzenin ikon eser adayı olarak düşünülen 17 eseri, bakalım sizler ne düşüneceksiniz:

Constantin Brancusi’nin uyuyan Muse’u.

Vasily Kandinsky’nin siyah yayı.

Vassily Kandinsky tarafından gök mavisi.

Marcel Duchamp’ın bisiklet tekerleği.

Marcel Duchamp’ın çeşmesi.

Sonia Delaunay’ın elektrikli prizmaları.

Robert Delaunay’dan Domuslar karuseli.

Martial Rayss Odalık.

Louis David anısına Fernand Léger.

Eyfel Kulesi’nin Gelinleri Marc Chagall.

Romen Bluzu Henri Matisse.

Pietr Mondrian New York City.

Mavi I, Mavi II, Mavi III, Joan Miró.

Xavier Veilhan Gergedan.

Ant 76 Yves Klein’den “Büyük yamyamlık”.

SE 71 “Ağaç, büyük mavi sünger” Yves Klein.

Otto Dix “Gazeteci Sylvia von Harden’in portresi.