Rothko; Renk sevmeyen renk ustası…

 

2024 yılının ilk günleri sergi gezme açısından çok verimli geçti. Aynı günde iki sergi gezme imkanı yakaladım. Birincisi Orsay Müzesinde Van Gogh’un intihar etmeden önce 2 ay geçirdiği Auvers-sur-Oise daki yaptığı eserlere yoğunlaşmış bir sergiydi. Onu başka bir yazıda anlattım. Bağlantısı burada: https://www.mehmetomur.net/blog/2024/01/03/van-goghun-son-gunleri/

Bu yazıda aynı gün gittiğim Rothko sergisi var. O da Van Gogh gibi yaşamına kıyan sanatçılar arasında sayılıyor. Modern sanatın önemli isimlerinden birisi.

Rothko ile ilgili bazı temel bilgileri şuraya aldıktan sonra sereginin özelliklerine geçelim;

Mark Rothko, 25 Eylül 1903’te Letonya’nın Daugavpils kentinde doğdu ve 25 Şubat 1970’te ABD’nin New York kentinde hayatını kaybetti. Markus Yakovlevich Rothkowitz olarak doğan Rothko, Yahudi bir eczacının oğluydu ve ailesiyle birlikte 1910’da ABD’ye göç etti. 1921’de Yale Üniversitesi’nde sanat eğitimi almaya başladı, ancak Yahudi karşıtı eğilimler nedeniyle altı ay sonra bıraktı. Daha sonra New York’ta sanat eğitimi aldı ve soyut dışavurumcu sanatçı Arshile Gorky’den etkilendi.

Rothko, 1932’de mücevher tasarımcısı Edith Sachar ile evlendi ve 1935’te The Ten adlı sanatçı grubuna katıldı. 1938’de Amerikan vatandaşı oldu ve adını Mark Rothko olarak değiştirdi. 1940’larda eserlerinde realizm ve sürrealizm etkileri görülen Rothko, 1943’te ilk eşinden ayrıldıktan sonra çocuk kitapları resimleyen Mary Alice Beistle ile evlendi. Bu dönemde ölüm, din, mitoloji ve ahlaki konulara odaklandı.

Rothko’nun tarzı, 1940’ların sonunda kendine has bir hale geldi ve soyut dışavurumculuğun bir dalı olan “Renk alanı resmi” olarak bilinen akımın önemli temsilcilerinden biri oldu. Büyük tuvaller üzerine tek renkli zeminlere canlı renklerle dairesel ve köşeli dikdörtgen şekiller ekleyerek tanındı.

1964’te Teksas, Houston’da bir şapel için 14 tablo yaptı, ancak depresyon nedeniyle şapelin açılışını göremedi. Rothko, 1970’te intihar ederek yaşamına son verdi. Onun eserleri, basit biçimlerle karmaşık duyguları ifade etme yeteneği ile tanınır ve günümüzde de büyük bir saygıyla anılmaktadır.

Segi 18 Ekim 2023 ile 2 Nisan 2024 tarihleri arasında Fondation Louis Vuitton’da gerçekleşen Mark Rothko sergisi, sanatçının 1999’dan bu yana Fransa’da gerçekleşen ilk büyük retrospektif sergisi olma özelliğini taşıyor. Sergi, dünyanın en prestijli kurumlarından ve özel koleksiyonlarından toplanan yaklaşık 115 eseri bir araya getirerek, Rothko’nun sanatsal evrimini ve eserlerinin önemini detaylı bir şekilde inceliyor.

Sergide, Rothko’nun kariyerinin farklı aşamaları sergileniyor. Erken dönem figüratif resimlerinden başlayarak, soyut tarza geçişine kadar olan süreç izlenebiliyor. Serginin öne çıkan bölümleri arasında Rothko’nun Multiformları, 1950’lerin klasik çalışmaları, Seagram Binası için yaptığı eserler ve Houston’daki Rothko Şapeli için hazırladığı çalışmalar yer alıyor. Serginin düzeni, Frank Gehry tarafından tasarlanan mekanın içinde, Rothko’nun sanatsal yolculuğunun kapsamlı bir görünümünü sunacak şekilde planlanmış.

Sergi, Christopher Rothko, Robert Motherwell, Suzanne Pagé ve Riccardo Venturi gibi sanat eleştirmenleri ve tarihçilerin Rothko’nun sanatsal yaklaşımları ve felsefeleri hakkında derinlemesine analizlerini içeriyor. Bu analizler, Rothko’nun duygusal yoğunluğu, renk kullanımı ve insan deneyimini aktarma şeklinne vurgu yapıyor.

Rothko’nun sanatı, özellikle duygusal yoğunluğu ve renk kullanımı açısından, modern sanatın en etkileyici örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Sanatçının eserleri, izleyicilere meditatif ve duygusal bir deneyim sunuyor. Rothko, eserlerinde insan deneyiminin temel duygularını ifade etmeye çalışmış ve renk blokları kullanarak görsel bir harmoni yaratmıştır. Soyut kompozisyonları, izleyicinin kişisel yorumlarına ve duygusal tepkilerine açık olup, zamanı aşan bir evrensellik sunuyor. Bu eserler, sadece görsel değil, aynı zamanda duygusal ve ruhsal bir deneyim sunarak izleyicilerle derin bir etkileşim fırsatı veriyor. İnsan bu kadar kalabalık olmayan bir ortamda büyük bir tablosunun karşısına geçip saatlerce başka dünyalara dalıp gitmek istiyor. Aynı günde iki sergi gezip Rothko gibi büyük bir ressamı tanıyıp  eserlerini görebilmiş olmaktan dolayı kendimi çok şanslı hissettiğimi söyleyebilirim.