Fotoğraf Okunur mu?
Fotoğrafla ilgilenmeye başladığımdan beri de müzelerdeki ve sergilerdeki fotoğraflara bakarken daha fazla heyecan duyduğumu hissediyorum.
Kendime neden diye soruyorum. Fotoğrafları okumaya, dinlemeye, koklamaya, hissetmeye ve fotoğraf hakkında düşünmeye başladığımı, dolayısıyla bu heyecanı hissettiğimi fark ediyorum.
Fotoğraflara bakarken nelere dikkat ettiğimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Siz de bazı maddeleri göz önünde bulundursanız fotoğrafa farklı yaklaşır ve fotoğrafları okumaya başlayabilirsiniz.
Şöyle bir özet yapılabilir. Önce bakar tanımlamaya çalışırsınız, sonra hissedip analiz edersiniz ve sonunda değerlendirir, düşünür ve karar verirsiniz.
Bakma sırasında teknik özelliklere dikkat edersiniz yani fotoğrafın ışık ayarına, netliğine, beyaz ayarına bakar alan derinliğini incelersiniz. Kompozisyonu incelerken ölü alana, gözünüzü çeken hatlara, perspektife ve dengeye dikkat edersiniz. Çekildikten sonra oynanmış mı onu da incelemeniz gerekir. Bazı yerler karartılıp aydınlatılmış mı? Satürasyonla oynanmış mı? Gizem katmak için insan unsuru eklenmiş mi? Görsel öğeler nasıl kullanılmış? Şekiller, çizgiler, doku ve renk hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Hissedersiniz derken bütün duygularınızı işin içine sokmanız beklenir çünkü duygular sübjektiftir. İşitme, koklamak ve hatta tad almak bile söz konusu olabilir. Analiz ederken hafızanızdaki tüm duyguları kullanmanızda bir sakınca yoktur. Bu sayede hikayeyi çözebilirsiniz. Sizde kızgınlak mı üzüntü mü yarattı yoksa heyecanlandırdı mı? Sembol mü metafor mu? Anlam açık mı gizli mi? Sizin huzurunuzu mu kaçırıyor yoksa eskilere mi götürüyor? Fotoğrafın başlığı var mı? Fotoğrafı “Beğendim” Beğenmedim” in ötesine geçemeniz gerekir. Karşınızda duran fotoğraf hakkında konuşun lütfen. Bu analiz sizin sübjektif duygularınızla yapılmaktadır ama fotoğrafa bakan 20 kişi benzer şeyler söylüyorsa o fotoğraf o duyguyu aktarıyor demektir. Bu konuyu kısaltmak isterseniz “Görsel öğeler” nelerdir ve “içerik” nedir diye düşünebilirsiniz. Bunu yapabilirsinizi çünkü etrafta çok enformasyon var. Fotoğrafa felsefeci gözlüğünden bakanlar bir fotoğrafa bakarken önce fotoğrafta gördüğünüz şeylerin isimlerini unutun kafanızdan silin ondan sonra fotoğrafı okuyun önerisi yaparlar.
Fotoğrafları öncelikle kendi türleri ve kendi koşulları çerçevesinde okumaya çalışınız.
Fotoğrafçılar ve fotoğrafa bakanlar arasında belirli bir fark vardır. Fotoğrafçılar, fotoğrafta gözle görülenden daha fazla birşeyler olduğunu bilirler. Fotoğraflara anlam yüklemek ise fotoğrafa bakanın işidir.
Fotoğrafçılar değişik amaçlarla fotoğraf çekerler. Fotoğrafçı olarak “fark ve benzerlikler” sayesinde kendilerine ait yeni bir fotoğraf dili veya söylemi yaratırlar. En azından yaratmaya çalışırlar.
Bazı fotoğrafçılar fotoğrafı dünyanın soyut görüntüsü olarak kullanmayı yeğler. Bazı fotoğrafçılar ise da kasıtlı olarak, fotoğrafın doğrudan anlaşılmalarını zorlaştırarak fotoğraf okumasını kafa karıştırıcı hale getirmeyi tercih eder.
Sonuçta fotoğraf, fotoğrafçının seçimlerinin bir göstergesi değil midir?.
1955 yılında Alfred Stieglitz’in New York’ta organize ettiği “İnsan Ailesi Sergisi” sergisinde 503 fotoğraf sergiledi. Sergideki fotoğraflar “yaratma”, “aşk”, “doğum”, “iş”, “ölüm”, “barış”, “demokrasi”, “adalet” olarak sınıflandırdı. O gün için temaya göre bu gruplama normaldi.
Oysa bugün fotoğrafçılar genellikle çalışmalarını “belgesel fotoğraf” veya “sanat fotoğrafı” olarak belirliyorlar.
Fotoğrafı okuyan kişi, fotoğrafı çeken kişi kadar içeriğine de anlam katabiliyor.
Fotoğrafa bakan kişinin kültürü ve yaşam deneyimleri, fotoğrafı çeken kişinin düşüncelerini yansıtıyor mu yoksa tam tersine onun görüşleriyle çatışıyor mu?
İzleyicinin bakış açısı farklı bir görüşe ve mesajın farklı anlaşılmasına neden olur mu? İşte bu belirsizlik fotoğrafı tartışmaya açar ve yine bu nedenden dolayı fotoğraf size heyecan verir.
Bir fotoğrafı okurken yalnızca fotoğraftaki nesneleri ve bağlamını anlamak önemli değildir. Aynı zamanda fotoğrafçı hakkındaki bilgileriniz de önemlidir. Fotoğrafçının hikayesini bilirseniz fotoğraf size farklı görünebilir.
Her fotoğrafçı fotoğrafının yaratıcısıdır. Fotoğrafçının çalışmaları bir yazarın veya müzisyenin çalışmaları gibi bazı etkilerin, bir söylemin veya bir stilin ifadesi olabilir.
Fotoğraf kitaplarına, sergilere veya fotoğraf dergilerine ne kadar çok ilgi gösterirseniz fotoğrafa bakışınız ve sanat anlayışınızın büyük ölçüde değiştiğini fark edersiniz.
Bir fotoğrafta önce görünen olan şey yani denotasyon ve ardından çağrışımsal olan şey yani konotasyon kavramları vardır.
Roland barthes’in basa basa üzerinde durduğu Studium ve punctum denilen kavramlar ise hem fotoğrafta hem de sanatta yeri olan kavramlarıdır. Studium ilk bakışta gördüğümüze gönderme yaparken punctum ayrıntıdadır, gözümüze takılan küçük bir şeydir.
Bu konular hakkında düşünmek, fotoğraf ve fotoğrafçısı hakkında sorular sormanıza yardımcı olabilir.
Fotoğraf okumaları sizi fotoğrafçılığa eleştirel bakmaya zorlar.
Fotoğrafçının kendi deneyimlerini görüntüye nasıl aktardığını anlamaya çalışınız.
Fotoğrafçının bakış açısı, yaşam deneyimleri ve önyargıları çalışmalarını nasıl etkiler? Bunu anlamaya çalışınız.
Fotoğrafçılar fotoğrafları eleştirmeyi sever – kasıtlı olarak fotoğrafın şu ya da bu şekilde nasıl geliştirilebileceğine dikkati çekmeye çalışırlar. Böyle yapıcı eleştiriler doğrudur, iyi bir fotoğraf eleştirmeni hiç bir zaman “Şu kesinlikle yapılmamalı” diye konuşmaz.
Peki ya fotoğrafa bakanlar? Bir fotoğrafa kaç saniye bakıyorsunuz? Fotoğrafın içinde kaybolma konusunda kendinize izin veriyor muyuz? Yoksa bir bakıp geçiyor ve “Beğendim, beğenmedim” mi diyorsunuz.
Fotoğrafında içerik oluşturan fotoğrafçının niyetine ne kadar saygı gösterip gerçekten değerlendirmek için ne kadar zaman ayırıyoruz? Bu konuda ne kadar donanımlıyız? Bu konu inanın kansere çözüm aramaktan daha kolaydır
Genelde fotoğraf okumaya önce teknik açıdan başlamanızı öneririm. Sonra konu ve içeriğe geçin. Ama bazen çok önemli bir şeyden başlamak zorunda kalabilirsiniz. Fotoğraf sizi buna zorlayabilir. Çok etkileyici bir detay sizi buna zorlayabilir. Teknik konu denilince kompozisyon, perspektif, ışık, ISO, f: değeri gibi teknik tercihler, ve çekim sonrası yapılmış müdahalelerden bahsediyorum.
Kompozisyon çok geniş konudur; ölü alan, çizgiler, denge, ritm, vurgu, oran, doku konuları vardır. Bu konubaşlı başına bir yazı konusu olup hakkında cilt cilt kitaplar vardır. Perspektif konusu ayrı bir konudur. Fotoğrafçı fotoğrafı çekerken nerede durmuş bakış açısı yerden mi yukarıdan mı yoksa göz hizasından mı çekmiş bunu anlamaya çalışınız. Nasıl bir ışıkta fotoğrafı çekmiş. Teknik olarak nasıl bir lens kullanmış. Bu tercihi konuyu nasıl etkilemiş? Alan derinliği, netlik, gibi konuları inceleyin. Çekim sonrası düzenleme yapmış mı? HDR kullanmış mı bu fotoğrafa değer mi katmış yoksa fotoğrafı olumsuz mu etkilemiş bunlara dikkat edin. Renkleri değiştiriş mi? Siyah beyaz yapmış mı veya desatüre etmiş mi? Netlikle oynamış mı?
Buraya kadar anlattığım teknik ayrıntılara dikkat ettikten sonra sıra içerikle ilgili fotoğraf okumaya gelir;
- Fotoğrafa baktığınızda ilk izlenimleriniz nelerdir?
Bir fotoğraf bin kelimeye bedel olabilir, ancak bu fotoğraf size ne ifade ediyor? Önemli olan esas budur. Önemli olan sizsinizin bu fotoğrafla ilgili sizin düşüncelerinizdir. Fotoğraftaki tüm öğeleri önce bir toplu olarak incelersiniz. Ardından da daha küçük ayrıntılara bakmaya başlarsınız.İlk izlenimlerinizin doğru olup olmadığını anlamaya çalışın.
- Daha sonra içeriği değerlendiriyorin;Bu fotoğraf ne zaman çekilmiş? Sadece günün hangi anında çekildiğini değil, olayı da belirlemeye çalışın. Farklı kültürden bir fotoğrafçının fotoğrafıysa, anlatılan hikayenin farklı olabileceğini düşünün.
- Fotoğrafın içindeki ilişkiler ağını da incelemeyi unutmayın;Konunun kendisi veya içindeki insanlar veya objeler hakkında neler söyleyebilirsiniz? Objeler birbirleriyle nasıl bir ilişki içindeler? İnsanlar birbirleri hakkında acaba ne hissediyorlar? Fotoğrafa bakan kişi olarak konu ile aranızda herhangi bir duygu oluşup oluşmadığını düşünün. Bu fotoğraf size neler hissettiriyor? Konuya ne kadar hassassınız
- Bazı önemli kavramlar vardır;
Bazen bir fotoğraftaki ince ayrıntılar verilmek istenen mesaj üzerinde dinamik bir etki yaratabilir. El hareketleri, bakışların yönü, vb. Bu detaylar ne anlatmak istiyor? Bunları bulmaya çalışıp üzerinde düşünün. - Fotoğrafın genel görünümü size ne anlatıyor?:
Güçlü fotoğraflar genellikle sizi çok daha fazla içine çeker ve katılımcı yapar. Bu durum fotoğrafla ilgili izleniminizi ve hissinizi nasıl etkiler? Etki altında kalır ve yanlış mı değerlendirebilirsiniz. Dikkat ediniz!
Sonuçta bu fotoğraf sizi nereye götürüyor ? Ne görüyorsunuz? Hangi sonuçlara varıyorsunuz?
Genellikle fotoğrafta ilk bakışta görülmeyenleri anlamak egzersiz gerektirir, aslında sanatı heyecanlı yapan şey de bu değil midir? Sanat üzerinde düşünmek ve sanatla ilgilenmek insana iyi gelir bir hoşluk yaratır.
Fotoğrafçı olarak fotoğraflarınız her zaman yaşam deneyimlerinizden doğar. Estetik, politik veya ideolojik olarak bakış açınızı yansıtır.
Fotoğrafçı çektiği fotoğrafta düşüncelerini ve kararlarını daha belirgin hale getirmeye çalışır. Ancak bu çabaların fotoğrafındaki genel anlam üzerindeki etkisi fotoğraftan fotoğrafa değişebilir.
Yüz ifadeleri gibi bazı ayrıntılar farklı bir kadrajla çok farklı ve etkili bir etkiye sahip olabilir.
Çeşitli fotoğraf konuları ile olan ilginiz sizin fotoğrafçı gözünüzü ve görsel dil anlayışınızı şekillendirir. Burada fotoğraf sergileri, kitapları ve dergileri ile ilginizden bahsediyoruz.
Bu anlayışınız görüntünün kendisi (denotasyon) ile görüntüdeki anlamı (konotasyon) nasıl okuduğunuzu belirler. İşte görsel dil kısaca budur diyebiliriz.
Fotoğrafta gördüğümüz şey ile fotoğrafın anlatmak istediği şeyin çok faklı olması, sizin de bunu doğru bir şekilde değerlendirebilmeniz sizin bu konuyu anladığınızı gösterir.
Son soru; Bir fotoğrafa bakarak “Resim”deki gözyaşlarının sahici mi yoksa timsah gözyaşları mı olduğunu anlayabilir misiniz?
Işığınızın bol olması, bakacağınız ve çekeceğiniz fotoğrafların iyi olması dileklerimle…
Mehmet Ömür