Dordogne ve Malbec

Dordogne, Fransa’nın güney batısında Bordeaux’ya yakın bir bölge. Sanki turist çekmek için yaratılmış. Paris ve Nice dışında Fransa’nın en çok yabancı çeken turizm bölgesi. Dordogne bölgesinin krallar devrinde “kara kılıç” diye bilinen çok kara üzümüne günümüzde “Malbec” adını vermişler. Bu isim bölge şarap dünyasının gezgin satıcısı konumundaki “Bay Malbec”e atfen verilmiş. Bir insanın bir üzüm türüne adını vermesine herhalde ancak Fransa ve Bordeaux gibi kendine özgü bir dünyada rastlanabilir.

Bay Malbec, Bordeaux’da yaşayan bir şarap tüccarı. Ancak üzümlerle yıllardır o kadar haşır neşir olmuş ki bir üzüm türüne Bay Melbec’in ismi verilmiş. Bay Malbec aslında  ‘Negociant’ yani şarap   komisiyoncusu. Mesleğini iyi bilen ve çevresi geniş zat nasıl bir sepaja adını vermiş, doğrusu muamma. Ama Mösyö Malbec, etiyle kemiği ile gerçek bir insan.

Malbec üzümlerine çok daha güzel bir isim daha yakıştırılmış tarih boyunca: Kralın bitkisi! Ne güzel bir ad değil mi? Bu, Malbec’in yüzlerce adından sadece biri. ‘Kara kılıç’  veya İngilizlerin ‘kara şarap’ demeleri, renginin çok koyu olmasıyla ilgili. Cot, Pressac ve yanlış bir adlandırma da olsa Auxerrois ise en çok kullanılan adlar.

900 yıl önce kralların tercihi bir şarapmış. İngiliz prensinin bu bölgenin prensesiyle evlenmesinde bu şarabın rolünün olduğu söylentiler arasında. Bay  Malbec ise  bu şarabın yayılmasında büyük rolü olan  Bordeaux’lu bir şarap tüccarı.

İşte Fransa’nın Dordogne denilen güney batı bölgesinde bu üzüm cinsi de en çok olarak onun adıyla biliniyor. Bordeaux’ya komşu bu bölgede Cahors, Bergerac, Montbazillac, Montravel ve Pecharman apelasyon almış şarap bölgeleri.

Cahors AOC şarapları içlerinde en az yüzde 70’i bu üzümden (Malbec) bulundurmak zorunda. Yanına Merlot ve Cabernet de ekliyorlar.

Fransızlar’ın en büyük derdi yeni dünya ülkeleriyle pazarlama konusunda yarış edememeleri. Çok iyi şarapları olduğuna inanan Fransızlar çok kötü pazarlamacı olduklarını da kabul ediyorlar. Belki de ürünlerinin iyi olduğunu bilmelerinin getirdiği bir rehavet durumu. Her ne ise, bölge şaraplarını tanıma amaçlı yaptığımız gezide durumun değişmeye başlamış olduğunu görüyoruz.

Önce kısaca bölgeyi tanıtalım:

Dordogne, Fransa’nın güney batısında Bordeaux’ya yakın bir bölge.

Sanki turist çekmek için yaratılmış. Paris ve Nice dışında Fransa’nın en çok yabancı çeken turizm bölgesi. Gökten şato yağmış gibi, bu nedenle ‘bin bir şatolar bölgesi’ de deniliyor. Kalelerle çevrili kasaba ve köyler yol boyunca sizi karşılıyor. Tarih öncesi dönem ve Orta Çağda hareketli günler geçirdiği biliniyor.

Dünyanın en eski mağarası olduğu kabul edilen, ilk insan resimleriyle bezeli Lascaux mağarası da burada. Üç Silahşörler filmlerinin çekildiği Orta Çağ kasabaları da. Sarla çok sevimli dar sokakları olan şirin bir şehir.

39 Euroya 2 Michelin yıldızlı menü

Sarla’yı gezdikten sonra kuzey doğuya doğru yönelin, rüya gibi bir şatoda 39 euroya 2 Michelin yıldızlı gastronomik bir mönu yiyin.

Coly adlı köyde Manoir Hautegent adlı şatoyu es geçmeyin. Şiddetle tavsiye olunur. Sahibi Türkiye’yi çok seven, çok misafirperver zarif bir kadın.

Oradan bölgenin başşehri Perigeux’ye gidin. Paris’teki Sacre Coeur’e benzeyen kilisesini gezin. Yolda Tourtoirac adlı sevimli köyün manastırını görün.

Sarla’da, Chateau Chevailers La Grezette’ın açtığı satış noktasından etiketinde Malbec yazan şaraplardan alın. Fransız şaraplarının etiketlerine şimdiye kadar görmeye alışık olmadığımız sepaj adını baş köşede görünce şaşırın.

Teruarın önemine ve önceliğine çok önem veren Fransız şarapçılığı bu yüzden ihracatta alan kaybetmeye başladığından beri uzmanlar soruna çözüm aramışlar ve pazarlamada rekabet edebilmek için yeni dünya ülkelerinin yaptığı gibi tüketicinin arzularına boyun eğmeye başlamışlar. Tüketici çok karmaşık etiketlerden hoşlanmıyor. Çünkü ne içtiğini anlamıyor. Gerek içtiği üzümün cinsi gerek hasat yılı, çoğu için ayrıntı. Bu nedenle artık Fransız şaraplarında da etiketlerde sepaj adlarını görüyoruz.

Aynı şekilde Alpler’deki kayak merkezi Chamonix’de Savoie şaraplarının üzerinde de görünür biçimde Mondeuse üzümünü insanın gözüne sokmaya çalışmışlar.

Artık tüketici farklı üzüm şarapları tatmak istiyor. Bunu da etikette görmek istiyor. Bizim şarapçılığımız da bu yönde gelişiyor. Globalizasyona direnmek mümkün değil.

Tekrar Cahors’a ve şaraplarına dönelim. Cahors, Galliler tarafından Lot Nehri üzerinde kurulmuş. 13’üncü yüzyılda krallar ve hatta papaya kredi açan bankerlerin yaşadığı şehir olarak tarihe geçmiş.

Papa 12. Jean burada doğmuş ve 1332’de burada üniversite kurmuş. Avignon’daki sarayında ise Cahors şarabı dışında şarap içilmezmiş.

Kapitülasyonlar nedeniyle iyi tanıdığımız I. François buradan getirttiği asmaları Fontainebleau’daki sarayının arazilerine diktirmiş. 7’inci yüzyıldan itibaren şarap üretilen bu bölgede 17’inci ve 18’inci yüzyıllarda üretilen şarabın yarısını Hollandalılar daha baştan satın alırlarmış.

Bordeaux’lular da buna bozulduklarından sevkiyat yeri olan Bordeaux’dan Cahors şaraplarının geçişi sırasında diğer şaraplara göre iki misli vergi alırlarmış. Ancak ekonomik sorunlar ve bağları saran hastalıklar, zamanının en sevilen bu şarabını asırlarca tarihin karanlığına gömmüş.

1868’deki floxera salgınından önce Fransız Prof. Michel Pouget  tarafından Arjantin’e  taşınan Malbec’in Fransa’da yeniden dirilişi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1947’de, Parnac adlı kooperatifin kurulmasıyla başlıyor. Ancak 1956’daki büyük don tüm bağları alıp götürüyor.

Kooperatif yeni bir atılımla Malbec’lerin daha dirençli suşlarını yeniden diktiriyor ve günümüze kadar gelmelerini sağlıyor.

1971’de Cahors şarapları AOC apelasyonunu alıp mutlu sona ulaşıyor. Arjantin Malbec’lerinden biraz daha gövdeli, yoğun tanenli  ve buruk bu Malbecler taşlı ve kalkerli topraklarda iyi sonuç veriyor.

Başlangıçta meyvemsi aromaların yoğun olduğu Fransız Malbec’leri şişede yıllanmaya bırakıldıklarında gövdeleri kadifemsi kıvam alıp derin aromalar kavuşuyor.

Beyazda Sauvignon Blanc’ın kullanıldığı Cahors da Malbec dışında diğer sepajlar Cabernet ve Merlot. Önde gelen üreticiler arasında Clos Triguedina, Chateau de Chambert, Chateau de Haute Serre, Clos La Coutale, Chateau La Grezette sayılabilir.

16-18 derecede içilmesi uygun bu şarapları mantarlı etlerle ve kaz ciğeri ile yemenizi tavsiye ederiz.

Bergerac’ın 15 kilometre güneyinde Montbazillac bölgesinde ise aynı teknikle, Sauterne’lerle yarışacak kalitede tatlı beyazlar üretiliyor ve Semillon gibi benzer üzümlerle yapılan bu beyazlar uzun yıllar yaşlanmaya uygun.

Birkaç şişe almayı ihmel etmeyin, çünkü başka yerde bulamazsınız. Fiyatları da gayet makul, 8  ile 50 euro arasında değişiyor.

Gelelim Arjantin Malbec’lerine.

Şilinin ucuz şarap, Arjantinin kaliteli şarap üretimi peşinde olduğu bilinen bir gerçek. 150 yıl önce Arjatin sadece sofralarda tüketilecek şarapları üretebilmenin derdindeydi. Bugün dünyanın en kaliteli Malbec şaraplarını üretiyor. Belki Fransız Malbec’lerinden de üstün. Dünyanın her bir yanına da ihraç ediyor. Arjantinde bugün 76 bin hetar Malbec ekili durumda. Fransada ise sadece 13 bin hektar Malbec bağı var.

17 Nisan Malbec günü idi. Önümüzdek yıl 17 naisanda  bir Arjantin Malbec i alın. Neyle yiyeceğim diye kafa yormayın büyük bir bifteği ızgara yapın ve Malbekcinizle birlikte afiyetle yiyin.