Atilla İtalya’ya ne götürdü?

Atilla İtalya’ya ne götürdü?

Hun İmparatoru Atilla’dan bahsediyoruz tabii ki. Son yapılan bir araştırmaya göre Elazığ’da yetişen Öküzgözü üzümleri ile Toscana bölgesinde yetişen Sangiovese üzümlerinin DNA yapıları çok büyük benzerlikler gösteriyor. Toscana bölgesindeki Sangiovese bağlarının 400’lü yıllardan beri var olduğu göz önüne alındığında, bu bağların kökeninin Elazığ’da olduğu görüşü ağırlık kazanmış. Tabii Elazığ’ın Öküzgözü üzümlerinin nasıl olup da Toscana’ya gittiği sorusu gündeme gelmiş ve bu konuya bir türlü açıklık getirilememiş. Biz bu konuyu araştırdık ve sorunun cevabını bulduk.
434 yılında Batı Hun İmparatoru seçilen Atilla’nın ağabeyi Bleda eğlenceye çok düşkündü. Şarabı çok sevdiği de bilinmekteydi. IV Murat kadar şarap içtiği söylenirdi. Daha doğrusu IV Murat’ın Bleda gibi içtiği rivayet edilirdi. Bleda’nın en sevdiği şarap Öküzgözü monosepajıydı. Haremine bu üzümleri ezmek üzere dört cariye aldığı bilinmekteydi. Atilla, Batı Hun İmparatorluğu başkentini Tuna Nehri kıyılarına taşırken Öküzgözü asmalarından bütün o bölgeye ekilmesini emir buyurmuştu. İlk ürünler 440’lı yıllarda alınmıştır. Asit oranı yüksek, alkol oranı düşük bir şarap elde edildiğinden harmanlanmak üzere Diyarbakır’a Boğazkere üzümlerinden sipariş verilmiş ve Yakut Şarabı’nın temelleri ta o tarihlerde atılmıştır. Hikâyeyi özetlemek gerekirse ilk Öküzgözü üzümlerini Hun İmparatoru Bleda Tuna kıyılarına taşımıştır. Kardeşi Atilla da bu üzümlerin daha sıcak iklimde daha iyi sonuç vereceğini düşündüğünden İtalya üzerine saldırıya geçmiş, Roma İmparatorluğu’nun kapılarını zorlayarak Toscana bölgesine ulaşmış ve buraların Öküzgözü için ideal iklim şartlarına sahip olduğuna karar vererek asmaları buraya diktirip daha fazla ilerlemekten vazgeçerek ömrünün sonuna kadar Toscana ovasında kalmış ve bağlara göz kulak olmuştur. Atilla öldükten sonra Öküzgözü kelime anlamını yitirmeye başlamış yavaş yavaş kelime deforme olarak günümüze Sangiovese olarak taşınmıştır. İtalyanca ‚san’ öküz, ‚giovese’ de göz demektir.
Değerli okur, yukarıda yazılanların bazı bölümleri gerçeklerten uzaktır ve tarafımdan uydurulmuştur. Niçin uydurulduğunu sorabilirsiniz. O zaman ilk cümledeki gerçeğe dönelim.
Son araştırma, tarafımdan yapılmıştır. Öküzgözü şarabı tadımı yapıldıktan ardından bir şişe Chianti şarabı açılmış ve mukayese edilmiştir. İki şarap arasındaki benzer noktalardan yola çıkılarak yukarıdaki hikâye kaleme alınmıştır. Sonuçta bu bir hikâyedir. Her yerinin gerçeğe uygun olması beklenemez. Gerçek sadece ve sadece şaraptadır. Gerçeğe uygun olan kısımlara gelirsek; öküzgözü asiditesi yüksek bir şarap verir, aynı Sangiovese gibi. İkisinin de renkleri açıktır. İkisi de geç olgunlaşır. Her iki şarapta meyvemsi aromalar bulunur. Nihayet bu iki üzümden yapılan şaraplar içimi hoş dengeli şaraplardır. Sangioveselerin şekillerinin biraz oval olmasını da yol haline verebilirsiniz. 4 bin km. yol yorgunluğuna bağlı olarak biraz uzadıkları düşünülmektedir. Üzümler yoruldu diye biz de bu yazımıza burada son vereceğiz. Meslek ciddiyeti acımasızlığı kaldırmaz. Ama siz bu yazıyı okurken ülkemizde Mürefte bölgesinde yetiştirilen Gülor Şarapçılık’ın Sangiovese üzümlerinin Montepulciano ile harmanlanmış şarabından bir kadeh içebilirsiniz. Afiyet olsun!