Beat kuşağı yazarlarından Jack Kerouac 1957 yılında kaleme aldığı büyük ölçüde otobiyografik ‘Yolda’ (On the road) adlı romanında, «Güzel bir geceydi. Sıcak bir gece, bir şarap gecesi, ay gecesi, sevdiğin kıza sarılmak ve konuşmak ve tükürmek ve kendini bulutların üstünde hissetmen için uygun bir gece» sözlerini, Chianti şarabını düşünerek yazmıştı.
Kerouc’tan 50 küsur yıl sonra, 21. yüzyılın en önemli yazarları arasında sayılan Amerikalı Jonathan Franzen özgür birey olma çabalarını anlattığı ‘Özgürlük’te, Soho’da şık bir restoranda yenilen gerilim ve nefret dolu bir akşam yemeği için Amarone’yi seçti. Sinema versiyonunda baklalı insan ciğerine Chianti eşlik etse de, yazar Thomas Harris de ‘Kuzuların Sessizliği’ kitabında Hannibal Lectar’a Amarone içirmişti.
Amarone della Valpolicella Amerikalı yazarların gözdesi. Pek çok best seller’da ‘konuk oyuncu’ olarak yer alıyor. Valpolicella’nın yerel Corvina, Rondinella, Corvina Grossa üzümlerinden üretilen bu yoğun yakut renkli, zarif, asil İtalyan güzeli ilk keşfedenlerden biri ise Hemingway. Venedik’in ünlü oteli Cipriani’de Amarone ile tanışan Hemingway, ‘Silahlara Veda’da ondan söz ediyor. Jay McInerney ‘A Hedonist in a Cellar’da Veneto bölgesinin bu en prestijli şarabına övgüler yağdırıyor.
Amarone adı İtalyanca ‘amaro’ (acı) kelimesinden geliyor. Tatlı Recioto della Valpolicella’dan ayırt etmek için bu ad seçilmiş. İk ürün 1936 yılında Arbizzano’daki Valpolicella Kantininde tesadüfen doğuyor. Mahzen başı Adelino Lucchese, Recioto yapmak için kurutulan, ama fıçıda unutulup gereğinden fazla bekletilen Corvina, Rondinella ve Molinera harmanını tattığında ‘Bu acı değil, büyük acı’ demiş. Ve Amarone adı hemen etiketlenmiş.
‘Acı’ şaraba aslında çok eski çağlarda da rastlanıyor. MÖ 49’da Catullo ‘calices amariores’ten (daha acı kadehler) söz ediyor. Tarihçi, yazar, devlet adamı Cassiodorus (480-575) ostrogot Kralı Theodorich’in sofralarını anlatırken Valpolicella’nın acı şarabından dem vuruyor. Sonraki yüzyıllarda da resmi belgelerde ‘Amarone della Valpolicella’ adı geçiyor. 18. Yüzyıl dramaturglarından İtalyan Scipione Maffei ‘Volpolicella’da üretilen özel ve güzel bir şarap’ tanımında ‘amaro’ sözcüğünü kullanmıştı.
Daha pek çok yazara ilham veren bu ‘asil’ güzel ülkemize ithal edilen önemli şaraplardan. Üzümler bir süre kurumaya bırakılıp şeker ve tat yoğunluğu arttırıldıktan sonra 15 derece yüksek alkollü, düşük asitli, uzun ömürlü güçlü ve kadifemsi bir şarap elde ediliyor. Güçlü kokusu rafinasyonundan gelmekte. Büyük meşe fıçılarında 3 yıl yıllandırılıyor. Kırmızı et ve peynirlerle çok güzel uyum sağlıyor.